Önce Türk Dil Kurumu’nun Türkçe Sözlüğü’ne göre, sapıklığın bir tarifini yapalım. Sözlük, sapık diyor, tavır ve davranışları doğanın gösterdiği yoldan veya geleneklerden, törelerden ayrılan kimsedir. Doğal olmayan, anormal, delice davranışları görülen meczupluğun, yani çılgınlığın tarifi budur.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile AKP iktidarı tarafından, normal tavır ve düşünceleri yitirilen Türkiye’nin bir çılgınlar, sapıklar ülkesi, bir azgınlar ülkesi haline getirildiğinin kanıtını, hergün ülkenin durumunu aksettiren medya aynasında görüyoruz.

Türkiye’nin toplumları, ortalıkta cirit atan sahtekarların, dolandırıcıların, haram yeyicilerin, kalpazanların, yalancıların ellerinde şaşkına çevrildiler. Kimin külahı, kimin başında, kim suçlu, kim mağdur, kim gerçekten dindar, kim yalan söyleyip din sömürücülüğü yapıyor kafa karışıklığının kaynağı, AKP iktidarı’ndan başkası değildir.



Bu davranış, ülkedeki neredeyse 6 milyonu bulan işşizleri, 12 milyon yoksulu, 3 milyon da karnı açı göremeyen, bu vatandaşların dertlerini anlamaktan aciz miyopik AKP’nin oynadığı iktidara temel atma oyunudur.

Türkiye’nin, Türk toplumlarının, AKP iktidarı-tarikatlar-cemaatler işbirliğinin bir sonucu, kıyametin kapısından içeri dalan anormal bir ülke haline getirildiği açıkça görülüyor. Yurt çapında sergilenen dehşetli bir kokuşmanın, sosyal çürümenin en etkin aynası çirkefleşen medyadır. Bu medyada yer alan gündelik haberler tiksinti veriyor.



Nurcu Cemaat’in hizmetindeki bazı polisler ve savcılar tarafından, ordu düşmanlığının bir sonucu kasden ahaliyi uyutmak için yılan hikayesine dönen bir Ergenekon davası var. Bu davanın, çelişkin dosyaları içeren karakutusu yaratıldı. Karakutunun anahtarı, Cemaat’ten yemlenen fesatçı gazete ve bu gazetenin gözleri kararan biri erkek biri dişi, karakter fukarası iki üst düzey yönetmenin elindedir.

Bunlar dehşetli bir kepazeliğin öncüleri ve kışkırtıcılarıdır. Ülke düşmanı bu şaklabanlar, ordu içinden cemaate yakın bir takım soysuz köstebeklerin verdikleri tahrif edilmiş sahte evraklarla milletin kaderiyle oynuyorlar.

Eski Istanbul Boğazı Komutanı emekli tümamiral’in boşanmak istediği karısı, sevgilisi O.B. ile basılınca, dehşetli bir vaveyla kopardı. Bu kadın birden ortaya çıkıp, tümamiral kocasını ihanetle suçladıktan sonra, “Kocam köstebekti... Deniz Kuvvetlerinin gizli bilgilerini 5 milyon dolara sattı” deyince ortalık yine karıştı.

Tümamiral ne sattı, kime sattı? Eve bavulla 5 milyon dolar geldi diyen bu kadın, intikam hırsıyla gözü kararan bir çılgın mıdır, yoksa söyledikleri doğru mudur? Şimdi şu soruyu soralım: mahut fitne gazetesinin muhabirine bavulla sözde gizli evrak yetiştiren ve malum Nurcu Cemaat’ten de bavul dolusu dolarları alan bu eski tümamiral miydi? Fitneci gazete bu konuda neden susuyor? Cemaat medyasında, AKP yalakası yazarlarda, böyle tantanalı bir haber hakkında neden tıs yok? İşlerine gelmeyen haberlere kulakları sağır, gözleri de kör. Demek ki bu kadının söyledikleri onları çok rahatsız etti. Neden?

Tümamiral’in eşi ile yakalanan Aydın Doğan vakfında görevli, uzun yılların CHP parlamento üyesi O. B., muhabirlik yıllarımızda CHP gençlik kadrolarında görevliydi. Maşukası, bir yastık sohbeti sırasında kocasının ordu içindeki köstebek olduğunu ona söylemez olur mu? Yoksa maşuk, siyasi bir skandal için maşukadan bilgi mi derliyordu?

Şu kafa karışıklığına bir bakınız. Samsun’da kışkırtılan İsmail, kapatılan DTP’nin eski Genel Başkanı Ahmet Türk’e yumruk atıp burnunu kırınca, yumruğu atana faşist, yumruğu atmayana faşist, yumruk olayını doğru dürüst yazana faşist yaftası yapıştırıldı.

Durun hele. Başbakanlık örtülü ödeneğinden yapılan harcamalar nerelere yükseldi? Alo... alo... alo... Korkak ve kokuşmuş medyada soran soruşturan var mı? Almanya’daki Deniz Feneri Soygunu’ndan ne haber? Bu soygunun asıl suçluları Türkiye’de korunuyor. Kim bu densizler, neden korunuyorlar? Alo medya, alo! Korkaklar, yalakalar bakar kör ve suskun. Yolsuzluk haberleri yok, ya ne var?

Bursa’da bir ay içinde iki ayrı olayda 3 kişinin tecavüzüne uğrayan genç kızın, doktor kontrollerinde bakire çıkması gibi yeri yerinden oynatan çok önemli haber var. Kızın tecavüzden sonra bakire çıkması, 3 kişinin tecavüze uğramasından daha çok önemli midir? Nasıl oldu bu iş? Tecavüz varsa, bakirelik kalır mı?

Ah, dostlar. Anlaşılan ülkede imamlar da azıp kudurdular. Manisa’da evli, 2 çocuk babası imam, İmam Hatip Lisesi’nin yurdunda kalan 4 erkek öğrenciyle cinsel ilişkiye girdiğinden enselendi ve suçunu itiraf etti. Bunlar da imam ve imam hatip öğrencileri. Yatsı namazından sonra camide, dikkat buyurunuz camide... öğrencilerle fiili livata ve oral seks partisi. Adapazarı’ndaki Kur’an kursunda görevli imam ise kartonla sigara hırsızı... Sigara çalıp satmak isterken yakalandı. Kütahya’nın Simav ilçesinde eski imam yeni imam kavgası var. Yeni imam Hatimle namaz kıldıramıyor, üstelik camide cemaate küfrediyor. Bu imamı istemezük, eski imam geri gelsin gümbürtüleri.



Ülkenin önemli sorunlarını etraflıca soruşturup inceleyen, bu dertlere çare arayan ne hükümet, ne muhalefet, ne de durumun vahametini esaslı araştırmalarla belirten bir medya var. Medyanın işi gücü seks manyaklığı, dehşetli cinayetlerin çığırtkanlığı... Çürüyen sosyal yaşamın günlük aynası... Kim kimin kafasını kestikten sonra, kesik kafayı masasının üstüne koyup düşmanlarına gözdağı vermiş. Çorlu’da genç kız evlilik dışı ilişki sonunda bir kız çocuğu doğurmuş. Kadın, aile desteği ile iki günlük bebeğini boğarak öldürdükten sonra, evin bahçesine gömüp bebeğin mezarını betonla örtmüş.

Bebeğin doğum kaydı yok. Hastahanedeki doktor facianın içinde. Aileden rüşvet alınca bebeğin kaydını unutuveriyor. Bakırköyde hakim ve savcılar, altın üreten firmadan rüşvet alınca köşeyi dönmüşler. Evlatlara yurtdışında eğitim, çil çil rüşvet paraları... Hamdolsun. Acep bu hakim ve savcılar, netameli Cemaat’in şakirtleri miydiler?

Ne diyelim balık baştan koktu. Öyle koktu ki, adaletin tokmağı yolsuzluk yapanların başlarına ancak yurt dışına tüydükten sonra iniyor. 15 Nisan 2010 günü Istanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nin Cem Uzan’ı 23 yıl hapis cezasına çarptırması örnektir. Cem Uzan neyle suçlandı şöyle bir bakalım. Suç işlemek için örgüt kurmak... Resmi belgede sahtecilik... Nitelikli dolandırıcılık... Bu suçlara bir mim koyunuz.

Türkiye’nin parlamentosu’nda gerine gerine oturan bazı önemli üyeler hakkında, tam tamına 609 adet suç dosyası var. Bunların arasında, şimdi Paris’te keyfine bakan Cem Uzan’ı mahkum ettiren suç işlemek için örgüt kurmakla, resmi belgede sahtecilik yapmakla suçlananlar, dokunulmazlık sayesinde hak, hukuk ve adaletle alay ediyorlar.

Türkiye’nin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, dokunulmazların arasında... Bakınız onun hakkında TBMM’de uyutulan suç dosyaları ne diyor? Zimmet, evrakta sahtecilik, cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak. Sorgu yok sual yok, hakim karşısında aklanma yok.

Ayni Recep Tayyip Erdoğan, 14 Nisan 2010 günü ABD dönüşü Esenboğa Hava Alanı’nda verdiği beyanatta muhalefeti eleştirerek... Devlet işinin ciddiyetine dokundu ve parlamento’nun ülkenin “en ciddi, en onurlu kurumu olduğunu” belirtti ve dedi ki: “Ve bu parlamentoyu temsil edenler de dürüst, dikkatli, hassas davranmakta bu onurlu kurumu güçlendirirler.”

Recep Tayyip Erdoğan hakkındaki suç dosyaları parlamentoda uyutulurken... Başbakan’ın bizzat kendisi, Deniz Feneri Soygunu’nu örtbas ederken... ayni Recep Tayyip Erdoğan’ın devlet işinin ciddiyetinden, parlamento temsilcilerinin dürüst, dikkatli, hassas davranmakta onurlu kurumu güçlendirdikleri yolundaki konuşmasından ne anlam çıkaralım?

Yukarda saydığımız suçlar Cem Uzan’ı 23 yıl hapse mahkum ettiriyorsa, ayni suçları işlediği iddia edilen başka bir vatandaşın dokunulmazlığı haksızlıktır, suça iştiraktır. Demokraside yasalar vatandaşlar arasında ayrım yapamaz. Yaparsa, o ülke demokratik bir ülke değil, yasalarla alay eden diktatörlüktür.



Alo korkak medya, alo avantacı medya, alo Cemaat’in, AKP iktidarının uşağı, ahlaksız, harami, yalancı medya. Alo yüzlerine tükürünce yalanan, yalaka yazar bozuntuları! Neden susuyorsunuz?

Muammer Kaylan mkaylan@habergazete.com

tayyibi yolsuluk karsıtı olarak goren saftrik oy vermis vatandaslarım:madem uzan ın yolsuzluklarına karsı duruyordu neden uzan siyasete girene kadar sesini cıkarmadı,butun yolsuzluklar siyasete girincemi basladı,madem aydın dogan sahtekardı hilton arazisi mevzusu baslayıncamı sahtekar oldu, vergi kacırdı. dune kadar beraBer aclıslara katılıyordu.iyi dinle saftrik halkım benden olana dokunmam, bendense hırsızlıga goz yummaya devam ederim zihniyeti hala mevcut.cozumu soyliyim ilk defa yandas kurulusların yolsuzluklarının ustune gidip ceza kessin basbakan bu borclar oyle odensin.

GENÇ PARTİ, YENİ PARTİ BİRLEŞSİN CHPYLE BİRLİKTE SEÇİMLERE GİRSİN.DYP DEN AKPYE GEÇMİŞ YÜZDE 10 LUK OY ARTIK GENÇ PARTİYE GEÇSİN.

GİDECEKLERİNİ ANLADILAR YARGIYI YANDAŞ YARGI YAPMAYA ÇALIŞIYORLAR.GENÇ PARTİ BUNA DUR DİYECEKTİR.

GENÇ PARTİ DE YARGI REFORMUNA HAYIR DEDİĞİNİ HALKA ANLATMALI.MHP HALKA GİTMİYOR.MHPNİN GÖREVİNİ GENÇ PARTİ YAPMAK ZORUNDADIR.

Sizin bu Adam dediğiniz CEM bey Kaç kişiye ekmek verdı kaç kişyi iş verdı bılıyormusunuz saygısızlar, sizin zihnıyetınız gıbı fabrıka kapatmadı bir çok fabrika açtı siz kapattınız mallarına el koydunuz.

Cem Uzan İle ilgili herkes çok olumsuz görüş bildiriyor ama konuya şu açıdanda bakmak gerekmez mi?
1-Suçluların bile hakları vardır
2-Adalet sistemimiz malum, kimin suçlu kimin suçsuz olduğuna ikna olamıyoruz.Bu gün en masum kişi bile dünyanın en rezil adamıymış gibi gösterilebilinir.
3- TMSF ???