Stili İç mimar Alara Koçibey tarafından yaratılan son derece sade, yalın, şık ve maskülen bir ev...
Tarabya sırtlarında, tamamen koruyla çevrili ve eşsiz Boğaz manzaralı özel bir sitede konumlanan, başarılı bir müteahhit aileye ait villadayız. Modernizmin genel dekorasyonun temellerini oluşturduğu evde sahiplerinin günlük yaşam tarzı düşünülerek,
iç mimar Alara Koçibey tarafından son derece sade, yalın, şık ve maskülen bir ev ortaya çıkarılmış.
Villanın bulunduğu site, sessiz ve sıcak bir konuma sahip. İç mimar Alara Koçibey tarafından kurgulanmış villanın 700 m2 kullanım alanı ve 1.5 dönüm bahçesi bulunurken, tabanda 150 m2’ye oturuyor ve 4 katlı. Villa çok yeni olmamakla beraber modern bir mimariye sahip. “Seçtiğim tüm projelerde yapının veya konumunun bir ruhu olmasına dikkat ediyorum,” diye söze başlayan iç mimar Alara Koçibey, bu evde yaptığı mimari değişiklikler sonunda kafasında tasarladığı karakteri hayata geçirmiş. Konut ve yerleşim planı, iç mimarın istediği hacim ve mekanlardaki oynamalara cevap verebilen bir konumda olduğu için sonuç Koçibey'in hayallerini yakalayabilmiş.
Büyük bir tadilat ve yenilenmeye ihtiyacı olan evde proje; mekan konumlarının değişmesi, tesisat ve izolasyon işlerini takiben ince yapı uygulaması ve dekorasyon olarak yol almış. Ev sahiplerinin evde yaşamasından dolayı çalışmalar yaklaşık 6 aylık bir süre içinde bir kat tamamlanınca diğer kata geçmek üzere yürütülmüş.
Evin dekorasyonunda modern bir tarz izlendiği açıkça görülüyor. Kendini tekrar etmeyen ve yaptığı ‘haute-couture’ projelerle tanınan iç mimar Alara Koçibey, çizgisinden ödün vermemesinin en önemli unsurunun yarattığı mekanların ruhuna ve fonksiyonuna göre mobilyaları da kendisinin tasarlamasının olduğunu ifade ediyor. Bu projesinde yine onun imzası çok net bir şekilde okunabiliyor.
Ev sahiplerinin zevk ve beklentilerinin projenin gelişimi açısından yaşamsal tesirinin gözardı edilemeyeceğini belirten Koçibey, başarılı bir projenin ancak müşterileri ile belirli bir paralelde birleşip hem tasarımcının, hem de ev sahiplerinin yansımalarının uyumlu bir sentezde ortaya çıkmasıyla gerçekleşebileceğini belirtiyor.
Gerektiği zaman mahremiyeti sağlayabilmek için bölücü duvarlar istenildiği zaman tamamen kaldırılabilen kayan duvarlar olarak çözümlenmiş. Bu loft katında, zemin tamamen parke döşenmiş ancak iç içe olan yatak odası ve salonun birbirinden ayrıldığını net bir çizgiyle belirtmek isteyen Koçibey, sadece o hat üzerinde tavandan spot aydonlatma kullanarak zeminde de iz düşümünü parke arasında paslanmaz çelik plaka ile düzenlemiş.
Aynı katta açık banyoda döşeme yükseltilerek beyaz parlak epoksi kaplanmış. Duşun içinde bile bu yalın çizgiyi kesintiye uğratmamak için zemin etrafında kanal bırakılarak polyester plakanın epoksilenmesi ile tasarlanmış. Duvarlarda brütal bir görüntü elde etmek için kapılar da dahil olmak üzere sıva dokulu dekoratif boya uygulanmış. Mekanın tamamında genel aydınlatma zeminden uygulanarak endirekt olarak çözümlenmiş.
Çatı katındaki ebeveyn odasında yatak odası, soyunma odası ve banyo üçlüsü birarada kurgulanmış. Bir başka deyişle tüm duvarlar kaldırılarak birbiri içinde çözümlenmiş. Soyunma odasında kıyafetlerin rahatlıkla sergilenebilmesi amacı ile kullanılan cam ve açık tonlar mekanın devamında da belirleyici olmuş. Bu odada duvardan duvara halı kaplanmış. Kumaşlar ve duvar kağıtları A Day of Design mağazasından.
Giyim odası, yatak, konsollar ve banyodaki tezgahlar, iç mimarın imzasını taşıyor. Tavanda sağlanan genel aydınlatma dışında kullanılan bronz aplikler özel olarak Elements’e yaptırılmış. Bu iki mekandaki banyolarda kullanılan İtalyan seramikler Day Plaza’dan seçilmiş. Halılar ise Step Halı’dan.
Evdeki tüm aksesuarlar iç mimar Alara Koçibey tarafından özel olarak Fransa’dan alınmış.
Ev sahipleri Koçibey’in çıkardığı işten çok memnun olduklarını şu sözlerle ifade ediyor: “Birbirine çok yakın ve evimizde vakit geçirmeyi çok seven bir aileyiz. Ancak ev eski halindeyken temel zevklerimizi gerçekleştiremiyorduk. Alara Koçibey inanılmaz bir tasarımcı. Çok enteresan bir çalışma tekniği var. Hepimizin ayrı ayrı hayal ve isteklerini anlayıp onları kendi çizgisinde bir araya getirdi. Bunu yaparken aile yaşantımızı toplantıların dışında analiz edebilmek için evde bizimle vakit geçirdi. Bu sürecin ona kişiliğimizle ilgili ipuçları verdiğini söyledi. Ve sonuç olarak, hakikaten bizim dile getirmediğimiz hatta farketmediğimiz noktaları yakalayıp büyük bir keyif ve mutlulukla yaşadığımız evimizi gerçekleştirdi. Müthiş bir zevki ve hayal gücü var...”
Son günlerde imza attığı mekanlarla adından söz ettiren Alara Koçibey ile dekorasyon stilini, eğilimlerini ve projelerini konuştuk.
Kendinizi ve yaptığınız işi biraz anlatır mısınız?
Önce İstanbul’da, daha sonra Londra ve New York’ta iç mimarlık eğitimi aldıktan sonra son olarak 3 sene evvel Yeditepe Üniversitesi’nden mezun oldum. Yaklaşık 4 senedir kurduğum mimari büroda ekibimle beraber çok güzel projelere imza atıyoruz.
Dekorasyon stilinizi tanımlar mısınız?
Şahsi zevkim Fransız stili, özellikle XIV. Louis dönemi. Ama bu çok akışkan bir kavram esasında. İster ticari, ister konut olsun, her mekanın istediği kendine ait bir stili vardır. Mesele, işlevini de katarak o ruhu bulabilmek çok önemli. Başarılı projelerde bunu hissediyorsunuz zaten.
Sizce ideal dekor nasıl olmalı?
Karmaşa ve zorlamadan uzak, zaten hep öyle olması gerekiyormuş gibi kesintisiz bir ahenk ve özgünlük içinde olmalı, ideal dekor, bence...
Ev dekorasyonunda nasıl bir kurgu ve tasarım anlayışınız var? Bir evin yaratılış sürecindeki öncelikleriniz neler?
Konut tasarımı tabii ki ticari projelerden çok farklı. Öncelikle ev sahipleriyle senkronizasyon çok önemli. Bir iç mimar olarak yoktan var etme aşamasında veya hayal gücünde müşteriyle muhakkak birleşebilmek lazım. Bu yüzden o elektriği yakalayabildiğim müşterilerle çalışmayı seviyorum. İkinci aşamada evi görmeden evvel, ev sahiplerinin istek ve zevklerini dinlemeyi tercih ediyorum. Sonrasında mekana girdiğim anda gözümde her şey canlanıyor. Genelde o ilk anda kafamda projeyi kurgularım. Sonraki aşamada görselleri zihnimde şekillendirir ve sonsuz eskizlerle sağlamasını yaparım. Son olarak da şantiyede projenin günden güne gelişimini canlı olarak takip ederim.
Tasarım da yapıyorsunuz. Tasarıma nasıl başladınız? Sizi tasarıma iten bir şey oldu mu?
Mükemmelliyetçi ve zor beğenen bir yapım var. Projelerimde her aşamadan, her detaydan sorumlu hissediyorum kendimi. Delegasyonu pek sevmiyorum. Mobilyaları seri imalatlardan seçmeyi de dekorasyonu başkasına delege etmek gibi görüyorum. Beni mobilya tasarımına iten esas bu oldu. Tüme varabilmek için her elementin asli bir görevi olduğunu düıünüyorum. Projelerimde tasarımlarımı kesintisiz gerçekleştirebilmek için mobilya ve hatta objeleri de bazen ben tasarlıyorum.
En sevdiğiniz malzeme?
En sevdiğim malzeme tartışmasız cam. Camdaki özgürlük, boşluk ve şeffaflıktan vazgeçemiyorum.
Tasarımda size neler ilham veriyor?
Tasarımda hemen her şey bana ilham veriyor. Bir kumaş parçası, moda çekimi hatta bir tablonun kompozisyonu. Kısaca sanata dair her şey...
Mesleğinizde örnek aldığınız profesyoneller var mı? Türk ya da yabancı?
Kuşkusuz var. İnanılmaz vizyonu ve mükemmeliyetçi çalışma disipliniyle dedem Mimar Kadri L. Erogan’ı, organik formları ve teknolojiyle sanatı dans ettirebilen Frank Gehry’yi ve Zaha Hadid’i örnek alıyorum. Ayrıca ve özellikle uluslararası başarılarından dolayı Autoban ve Derin Sarıyer’i takdir ediyorum.
Alara Koçibey ve ekibi son dönemlerde neler üzerinde çalışıyor?
Ekibimle beraber Ortaköy’deki Lotus Evleri bünyesine ait 9000m2 büyüklüğünde spa ve fitness club projesi, makyaj malzemesi üreten bir fabrika, çeşitli konut ve restoran projelerini yürütüyoruz.
ÖZEL HABER : WWW.CENKUZAN.TR.GG