Sözcü yazarı Emin Çölaşan, son dönemde yaşanan tartışmalar ve komutanların tutuklanması hakkında zehir zemberek bir yazı yazdı
İşte o yazı:
SEVGİLİ okuyucularım, bu iktidarın Türkiye üzerinde oynadığı oyunları çok iyi görmek gerekiyor. Aksi takdirde yanılgıya düşeriz. Hemen belirteyim, bu oyunlar ülkemizde ABD tarafından tezgahlanıyor, uygulaması AKP'ye kalıyor.
ABD, bu ülkede güçlü ve kendisine kafa tutacak bir orduyu asla istemiyor. Bu süreci zaten Kuzey Irak'ta Türk askerlerinin kafasına çuval geçirerek başlattı. O zamanki Genelkurmay Başkanı Bay Hilmi, şimdi olduğu gibi o zaman da kuzuların sessizliği rolünü oynadı.
Şimdi ABD'nin (yanına AB'yi de almış olarak) Türkiye'de iki temel amacı var.
İlki, KKTC'yi yok edip Rum devletinin kucağına oturtmak.İkincisi, Güneydoğu'yu Türkiye'den koparmak.
Bu iktidar döneminde bu iki amaca doğru hızla nasıl yaklaşıldığını hep birlikte görüyoruz. Ellerinden gelse, Türk milletinin ve Türk Ordusu'nun kesinlikle karşı çıkacağını bilmeseler, Kıbrıs'ı anında Rumlara devredecekler. Ne dedi Tayyip birkaç gün önce Kıbrıs Rum gazetelerine verdiği demeçte?
"Kıbrıs'ta kalıcı çözüm istiyoruz. Anlaşma olursa adadan kuvvetlerimizi çekebiliriz." Bu kadar basit! Sen Kıbrıs Türklerinin tek güvencesi olan Türk askerini oradan çektiğinde, Kıbrıs'ta geçmişte yaşananlardan oluşan aynı filmi "kalıcı çözüm" adıyla yeniden izlemeye başlayacağız.
Bu şahıs (Tayyip) son günlerde Rum ve Yunanlılara olan duygularını açıktan ifade etmeye başladı. Son olayı şöyle:
Yunanistan'da, Batı Trakya'nın İskeçe kentinde yayınlanan ve sadece 500 adet satan bir gazetede, Hristos Hristodulu isimli bir gazeteci bir yazı yazıp Tayyip'e övgüler düzmüş. Aynen bizim Türkiye'deki yalaka, liboş, satıldı kalemler gibi! Tayyip bu herifi aratıp taa Girit adasında buldurmuş ve onu Türkiye'ye, bir kahve içmeye (!) çağırmış. Adam diyor ki 'Telefonda Tayyip'in aradığını söylediklerinde inanmadım, beni işletiyorlar zannettim.'
Sonuç olarak bu adam Türkiye'ye gelecek, Tayyip'in konuğu olarak ağırlanacak. Paralar ya devletten, ya da Tayyip'in emrindeki örtülü ödenekten harcanacak.
Araya konu soktum, özür dilerim. Şimdi yine ana konuya dönelim. Bu iktidarın öncelik sırasında ilk olarak "Bütçeye yük olan Kıbrıs belasından" kurtulmak var. Güçlü bir ordu buna elbette karşı çıkacak. O halde ne yapmalı? Orduyu Ergenekon, Balyoz, darbe-marbe masallarıyla yaralayıp yıpratmalı, hadım etmeli ve itibarını sıfırlamak. Öyle bir ordu, Kıbrıs'ın satışına elbette ses çıkaramaz.
* * *
Gelelim ikinci satış konusuna... Yani Güneydoğu'ya. Orada bugüne kadar Türk Ordusu, PKK'ya karşı vuruştu ve karşılığında generalden ere tam 6 bin şehit verdi. Güneydoğu'da egemen olan (Kürtlerin demiyorum) Kürtçülerin baş hedefi, Türkiye'den kopup Kuzey Irak Kürt yönetimiyle birleşmek. Bu işler yavaş yavaş başlatılır. Önce Kürtçe getirilir, onu yerel özerklik ve sonrasında Türkiye'den kopup bağımsız kalmak izler. Ordu güçlü olduğu sürece, bunların hiçbiri mümkün değildir.
Şimdi AKP döneminde yapılanlara bir bakalım. Kürtçülük açılımı safsatası başlatıldı, Kürtçe serbest bırakıldı. TRT'de Kürtçe yayın başlatıldı. Habur'dan giren teröristler için çadır mahkemesi kuruldu, ayaklarına hakim ve savcılar gönderilip hepsi serbest bırakıldı. Diyarbakır'da Bay Haldun Dormen, Kürtçe müzikal sahneye koydu. AKP ve Fethullah destekçisi malum gazetede Kürtçe köşe yazılan başladı. Hem de yazan, Polis Akademisinde hocalık yapan Önder Aytaç isimli biri. Polisimizin hangi kafalara emanet edildiğini, kimler tarafından eğitildiğini görün! Dahası, yeni anayasa değişikliğinde seçimlerde Kürtçe propagandanın serbest olması öngörülüyor.
Bunlar ve bugüne kadar yaşadıklarımız, hep Türkiye'den kopmanın, bağımsızlığın ilk adımlan.
* * *
İktidarları süresince her şeyi dantel gibi ördüler! Devletin bütün kurumlarını ele geçirdiler. Sadece yargının yansı ve Türk Ordusu'nun tamamı hariç! Yargının tamamını, yapacakları anayasa değişikliği ile ele geçirmeyi planlıyorlar.
Önlerindeki en büyük engel TSK. Onu içten fethetmeyi, olmazsa darbe masallarıyla yıpratmayı, komutanları gözaltına alarak, tutuklatarak aşağılamayı ince ince planladılar. Şimdi, ABD tarafından hazırlanan o planların henüz başlarındayız. Medyaya servis edilen belgelerin, ses kayıtlarının ABD eliyle sağlandığını başta TSK olmak üzere herkes biliyor.
Komutanlar tutuklanıyor, ele geçirdikleri satılık medyada her gün intikam çığlıkları atılıyor ve başta Tayyip olmak üzere hepsi, bu olanları büyük bir zevkle izliyor.
Utanç tablosu şu:
"Düşman ordusu TSK'dan" Atatürkçülüğün, laikliğin ve Cumhuriyet rejiminin intikamı alınıyor.
Yıpratılmış, komutanları tutuklanmış veya gözaltına alınmış, saygınlığı paspas gibi çiğnenmiş bir ordu, gerek Kıbrıs ve gerekse Güneydoğunun satış işlemleri resmen başladığında ne yapacak? Dahası, içindeki disiplini nasıl sağlayacak, emir komuta zincirini nasıl koruyacak?
Bunların tümü, bilinçli olarak yapılıyor. Amaç "Kıbrıs belasından" kurtulmak ve Güneydoğu satışını tamamlamak. Orta vadede Kıbrıs, uzun vadede Güneydoğu!Türkiye, böylesine yüz kızartan bir dönemi ilk kez yaşıyor.
Sevgili okuyucularım, bu rezillikleri lütfen iyi bilin, kafanızda sağlam yerlere oturtun. Bu iktidar gidici. Yakıp yıktığı kalelerin ve yaptığı satışların hesabı mutlaka sorulacak.
Emin Çölaşan - Sözcü