Uzan Ailesi'nin yok edilmesindeki sırlar ve gerçekler...AB lobisinin Uzan “darbesi”

12 Haziran günü gündem, Uzan Grubu’na ait ÇEAŞ ve KEPEZ Elektriğe sözleşme hükümlerini ihlal ettiği gerekçesiyle Hükümet tarafından el konmasıyla sarsıldı. Sarsıldı, çünkü olaydan yalnız bir hafta kadar önce PETKİM’in özelleştirilmesinde en yüksek bedel olan 605 milyon doları vererek ihaleyi alan yine aynı Uzan grubuydu. Devletin düzenlediği ihaleyi kazanarak bir kamu kurumu olan PETKİM’i almaya hak kazanan Uzanlar, şimdi de sözleşme hükümlerine uymadığı gerekçesiyle hükümet tarafından cezalandırılıyordu. Hem de öyle bir cezalandırıldı ki, şirketin bütün yöneticileri daha önce herhangi bir bildirim ve uyarıda bulunulmadan yaka paça emniyet ve jandarma güçleri tarafından dışarı atıldılar. Bakanlar Kurulu kararı gerekmesine rağmen ‘el koyma’ sadece EPDK (Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu) kararına dayanılarak yapıldı. Peki, ÇEAŞ ve KEPEZ Elektriğe el konulmasını gerektiren bu kadar önemli nedenler daha önce ortada yok muydu ki olay bugün patlak verdi? Uzanlar’a yönelik bu müdahale neden bir darbe niteliğinde birden bire gerçekleşti? Bu ‘darbe’ kimler tarafından onaylandı ve aktörleri kimlerdi? Daha başka bir ifadeyle Uzanlar’ı bu ‘darbe’yle karşı karşıya getiren nedenler nelerdi?



Uzan-Tayyip hesaplaşması

Uzanlar yerli sermayenin öncüsü olduklarını vurguladılar ve bu anlamda “ulusal” kimliği öne çıkartmayı tercih ettiler. Son olarak PETKİM ihalesindeki sonucu da “yerli sermayenin zaferi” ilan etmişlerdi. Bu politikayı siyasette de devam ettirdiler. IMF’ci ve AB’ci siyasi çizgiyi değil tam tersini tercih ettiler. Türk halkının AB’ye bağlı siyasetçilere karşı tepkisini çok iyi değerlendirdiler ve bunun üzerine bir siyasi kimlik inşa ettiler. Halkın taleplerine yönelik bir anlayış geliştirdiler. Bu çizgi onları çok kısa bir süre içinde Türk siyaset arenasında çok güçlü bir konuma taşıdı. 3 ay gibi kısa bir sürede %7,5’lik oy oranıyla bir çok rakibini geride bıraktı.



Kısa sürede elde edilen bu başarı, tercih edilen siyasi çizginin sonucuydu. Halk Uzanları değil, AB’ci siyasetçilere karşı sözde de olsa ulusal politikaları savunanları tercih etmişti. Seçimde bunun adı Uzan’dı, yani onun siyasi kimliği Genç Parti’ydi.

3 Kasım seçimlerinden Türkiye bir AKP hükümetiyle çıktı.

Halk bütün AB’ci partileri cezalandırdı ve hepsi barajın altında kaldı. Fakat seçimlerin sonunda işbaşı yapan hükümet eskilerini aratır nitelikte bir çizgi izlemeye başladı. Her konuda icazetini ABD ve AB’den almayı görev bildi. Irak’ın Amerika tarafından işgalinde, Kıbrıs konusunda, Uyum Yasaları konusunda hep halkın beklentileriyle çelişti. Halkın desteğinden mahrum kalınca kendisini daha çok AB’nin kucağına attı.

Uzan ceza alırsa yerel seçimlere giremez

AKP güç kaybederken Uzan seçim öncesinde izlediği çizgiyi devam ettirdi. ABD, AB ve IMF karşıtı söylemlerine hız verdi. Örgütünü de büyütmeye önem verdi. Birçok siyasetçiyi kendi çatısı altında topladı. Elindeki bütün imkanları kullandı. Sahibi olduğu televizyonlardan sürekli halka seslenen konuşmalar yaptı. Gazetesini yine bu yönde değerlendirdi. Neredyese seçim çalışmasına ara vermeden devam ediyordu.



Bu süreç elbette AKP’yi ve dolayısıyla AB lobisini rahatsız edecekti. Hatta Tayyip Erdoğan KEPEZ ve ÇEAŞ olayı öncesindeki son konuşmalarından birinde “En büyük rakibimiz Cem Uzan” diyerek hedef gösteriyordu. Yerel seçimlerden önce mutlaka Genç Parti’nin önü kesilmeliydi.

AB lobisi tekrar harekete geçti. Geçmişte bir darbeyle AKP’yi iktidara getiren bu lobi, şimdi de AKP’nin geleceği için benzer bir darbe ihtiyacı duymaya başladı. Bu sefer saldırı başka türlü yürütülecekti. Siyaseten kazanması mümkün olmayan işbirlikçi AB lobisi Genç Parti’nin seçimlere katılmaması için Uzanları hedef aldı. Hem de hiçbir hukuki dayanak aramaksızın ve zor yoluyla ÇEAŞ ve KEPEZ Elektrik güvenlik güçleri tarafından baskına uğradı. Yöneticileri zorla dışarı atıldı. Yapılan müdahale hiçbir kanun dinlemeksizin yapıldı. Ancak AKP bu müdahaleyi, tepkiler ne olursa olsun fazla zaman kaybetmeden yapmak zorundaydı. Çünkü Erdoğan’ın da dediği gibi en önemli rakipleri olan Cem Uzan dolu dizgin gelmekteydi. Bundan dolayı Cem Uzan’a birilerinin haddini bildirmesi gerekiyordu. Ve hatta Uzan siyasetin dışına itilmeliydi.

[color=orange]AB korosu hep bir ağızdan saldırıyor

Uzanlar’a yönelik AB operasyonu 12 Haziran tarihinde başladı. Ancak karar daha önce alınmıştı. Uygun ortamı bekleyen AB lobisi 11 Haziran’da TÜSİAD toplantısında düğmeye bastı. Tayyip’in onur konuğu olarak katıldığı toplantıda Sabancı ve TÜSİAD Başkanı Tuncay Özilhan’la verdiği poz bunu kanıtlar nitelikteydi. Zaten olaydan hemen sonra yapılan açıklamalar olayın arkasında nasıl bir ittifakın olduğunu ortaya çıkardı. Örneğin Hürriyet gazetesi operasyonu “Bu bir ülkenin uyanışıdır” diye manşetten verirken, Ertuğrul Özkök de olayı “Kameralı diktatörlüğü devirme harekatıdır” diyerek ‘medya faşizmi’ne karşı ‘mücadele’ ediyordu. Yine aynı gazeteden Fatih Altaylı, operasyonun ne kadar hukuki olduğunu kanıtlamaya girişiyor ve “Hukukun herkese karşı işleyebilmesi”ne seviniyordu. Sabah Gazetesi’nde Necati Doğru olayı “Köklü bir reform” ve “Beyaz İhtilal” olarak nitelendiriyordu. Hükümeti her konuda desteğinden mahrum etmeyen şeriatçı basın bu konuda da üzerine düşeni yapmakta hiç gecikmedi. AKP’nin Hıristiyan Demokratlara katılmasından, Bilderberg toplantılarına katılmasından gocunmayan Vakit gazetesi haberi “Cem Uzan iyice köşeye sıkıştı!” manşetiyle verdi. Zülfikar Doğan da Akşam gazetesindeki köşesinde Uzanlar’ın işlerini nasıl yürüttüklerine dair bilgilendirmeler yapıyordu.



Saldırılar bununla bitmedi. Esas oğlanların da söyleyecek sözleri vardı elbette. TÜSİAD Başkanı Tuncay Özilhan “Siyaset ve ticaret ayrılmalı” diyerek aslında dinleyenleri güldürecek bir açıklama yaptı. TÜSİAD, Uzan’ın AB karşıtı söylemleriyle bir siyasi kimlik kazanmasına tahammül edemiyordu. Sabancı Holding de “Hukukun işlediğini gördük” diyerek kervanda yerini aldı.

Herkes birşeyler yaparken bölücüler hiç durur mu? Onlar da üzerlerine düşeni yapmak için harekete geçtiler elbette. Star gazetesinin “KERKÜRT” manşetine tahammül edemeyen alıngan bölücüler de hemen saf tuttular. Çünkü mesele Uzan değil, AB karşıtı, milliyetçi bir refleksin harekete geçmesinden duyulan korkuydu.

Hedef Cem Uzan Mı?

Uzan birden bire ortaya çıkmış biri değildi. Peki bu çok sesli koroyu Uzan’a karşı birleştiren şey neydi? Yoksa karşısında oldukları Uzan ve Genç Parti şahsında gelişen AKP, IMF ve AB karşıtı refleks mi?

Cem Uzan’a karşı yapılan bu operasyon bir takım şeyleri net bir biçimde ortaya çıkardı.

AKP, Türkiye’de ulusal olan bütün hareketlere karşı bir silah olarak işlev görecek. Elindeki bütün olanakları, AB sürecine direnme ihtimali olan bütün güçlere karşı kullanmakta kesinlikle tereddüt etmeyecek.



Bundan dolayı da oklarını ilk olarak Türk Ordusu’na yöneltecek. Ordu’yu elinden geldiğince yıpratmaya ve güçsüz düşürmeye çalışacak, ülkenin yönetimini sermayenin ve AB lobisinin eline bırakacak. Bunu yaparken de mümkün olduğunca bölücüleri ve şeriatçıları palazlandıracak. Tabii bütün bunlar bir amaçta birleşecek. Uyum Yasaları’yla Türkiye’nin tekrar önüne konan Sevr süreci adım adım hayata geçirilecek. Zaten süreç çoktan başladı bile.

Bütün bu sürecin sağlıklı yürüyebilmesinin en önemli koşulu ise AKP iktidarının güvenliğini sağlamak. Bu süreci öyle veya böyle aksatabilecek her şey mutlaka saldırıya uğrayacak. Cem Uzan’a yönelik bu operasyon da bu süreçte bir anlam kazanıyor. Eğer Cem Uzan AKP’ye gerçekten alternatif bir parti oluşturmayıp sıradan bir sermayedar olsaydı, aynı şekilde bir operasyonla karşı karşıya kalır mıydı ?

Kaynak : http://www.turksolu.org/33/yavuz33.htm (23.06.03)

Sonuç olarak, 20 milyar $ ‘lık davayı Türkiye kaybederse Bu bedeli RTE,ALİ BABACAN ve KEMAL UNAKITAN şahsi mal varlıklarından ödemesi için şimdiden kampanya başlatmamız gerektiğine inanıyorum.

Bu tür haberlerin daha çok yayına sokulup insanların gerçekleri görmesi lazım.

Adaletin tecelli etmesi mutlak şart

Türkiye cephesinde ne iyi gidiyorki.ABD istedi diye ve kendine rakip olmasın diye Uzan'ları mahfedenler bir gün hak yerini bulacağını unutmasınlar Etme bulma dünyası.Birgün aynı duruma kendileri düşecekler.Onlara hortumcu diyenler en büyük hortumu kendileri yaptılar.

Uzanlar kazanırsa çeaş küçük hissedarlarının kazancı olur mu ?

seni daima destekleyeceğiz ama gitmen bizim için eksi oldu artık seni savunmakta zorluk çekiyoruz sayın başkanım.daima arkandayız ama önümüzü seninle görmek istiyoruz.....

baba bu adam bır harıka ya en sevdıgım yonu cesur mert olması bu adam basa gelsın bız abd ye degıl onlar turkıyeye hemde pasa pasa gelecekler butun ulkeler onumuzde egılecek bız kımseden emır almayacagız bız herkese emır verecegız cunku bu adam delıkanlı helal sut emmıs adam dunyada bın tane oyum olsa bınınıde cem babaya verırdım ne demısler yıgıdı oldur hakkını yeme